KİMDİ O?
2012 yılı, Kasım ayının soğuk bir kış günü. Sabah erken işe gitmek için uyandım, elimi yüzümü yıkadım ve üstümü giyinip evden çıktım. Kahvaltıyı iş arkadaşlarımla yapmak daha zevkli olduğu için işe erken giderim. Günün kahvaltılıklarını ben getirdim: simit, poğaça ve karper; yanında sınırsız çay. Ardından mesai saati başlar. Bu günü diğerlerinden ayıran hiçbir özelliği yoktu, her şey sıradandı. İşten çıktım, sakin adımlarla durağa doğru yürüdüm. Otobüse bindim. Normalde indiğim duraktan 3 durak önce indim. Kendimi huzursuz hissettiğimde birkaç durak önce iner, eve gidene kadar sakinleşirim. Yürümek iyi gelir. Ama sakinleşmek için inmemiş gibiyim. Kaldırımda bir süre yalpalayarak yürüdüm ve yönümü köşedeki bakkala çevirdim. İçeri girip bir sigara almak istedim. Bakkal, 50-55 yaşlarında, zayıf, kısa sakallı, benim boylarımda ve kafasının üstü kel olduğu için yandaki saçlarını üst kısma atan bir amcaydı. Dükkâna girdiğimde amcayla göz göze geldim. Gülümsedim, o da gülü...