KİMDİ O?
2012 yılı, Kasım ayının soğuk bir kış günü. Sabah erken işe gitmek için uyandım, elimi yüzümü yıkadım ve üstümü giyinip evden çıktım. Kahvaltıyı iş arkadaşlarımla yapmak daha zevkli olduğu için işe erken giderim. Günün kahvaltılıklarını ben getirdim: simit, poğaça ve karper; yanında sınırsız çay. Ardından mesai saati başlar. Bu günü diğerlerinden ayıran hiçbir özelliği yoktu, her şey sıradandı.
İşten çıktım, sakin adımlarla durağa doğru yürüdüm. Otobüse bindim. Normalde indiğim duraktan 3 durak önce indim. Kendimi huzursuz hissettiğimde birkaç durak önce iner, eve gidene kadar sakinleşirim. Yürümek iyi gelir. Ama sakinleşmek için inmemiş gibiyim. Kaldırımda bir süre yalpalayarak yürüdüm ve yönümü köşedeki bakkala çevirdim. İçeri girip bir sigara almak istedim.
Bakkal, 50-55 yaşlarında, zayıf, kısa sakallı, benim boylarımda ve kafasının üstü kel olduğu için yandaki saçlarını üst kısma atan bir amcaydı. Dükkâna girdiğimde amcayla göz göze geldim. Gülümsedim, o da gülümsedi. Başımı sallayarak selam verdim, o da başını sallayarak aldı selamı. Bir Parliament istedim. Parayı hazırlamak için elimi cebime attım, cüzdanımı bulamadım. Ufak bir telaşla bütün ceplerimi kontrol ettim. Bulamayınca bakkal amcaya teşekkür ettim ve kapıya doğru yöneldim.
İçecek dolabının camından kasa tarafı gözüküyordu. Bakkal amca, depo kısmında erzakları düzenlemeye geçtiği için kasa tarafı boş kalmıştı. Tabii ki sigara bölümü de... Bir anlık duyguyla, hayatımda yapmadığım bir şey yaptım. Bakkaldan sigara çaldım ve kaçmaya başladım. Kimse yoktu peşimde ama ben kaçmaya devam ettim. Koştum, koştum… Durduramadım kendimi. Gözlerim karardı ve bir anda irkilerek uyandım. "Rüyaymış," dedim içimden. Komodinin üstünde duran suyu bir hışımla kafama diktim. Sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Yataktan kalktım, elimi yüzümü yıkayıp üstümü giyindim. İşe gitmek için evden çıktım. Kahvaltılıkları aldım, işe geçtim.
Rüyadaki garip halim devam ediyor. Konuştuğumuz konular aynı, güldüğümüz şeyler aynı... Her anıyla büyük bir dejavunun içindeydim. Benim çalıştığım ofis zemin katta, şirketin en sakin köşelerinden biridir. Pencereleri caddeye bakıyor. Canım sıkıldıkça buradan geçen insanları düşünüp onlar yerine hayaller kurardım ama şu an dejavudan çıkamıyordum.
Beynimin içindeki o büyük kaosu bir ses böldü. Dejavu bitti, yerini gerçekler aldı. Cadde’de kaza olmuş. Bir anda meraklı kalabalık olarak kazanın olduğu yere koştuk. Herkes kazanın nasıl olduğuyla alakalı yorum yapıyor, hatalıyı tespit etmeye çalışıyor ama yerdeki adamı hiç kimse kale almadı. Etrafındaki insanların arasından yerdeki adamı gördüm. Bir an duraksadım, yutkunamadım, donmuştum. Yere oturdum. Dün gece gördüğüm rüyayı düşünmeye başladım. Düşündükçe titreme gelmeye başladı. Gittikçe artan bir şiddetle titriyorum. Kalbim sıkışmaya, ruhum daralmaya başladı. O sırada yataktan düştüm. Şoka girdim, bir süre kendime gelemedim.
Gördüğüm rüyadan hiçbir şey anlamadım ve o sıradan hayata bir anlam aramadan devam ettim yaşamaya. Şimdilerde aynaya her baktığımda aklıma o rüya gelir. Artık 52 yaşında, zayıf, 1.60 boylarında, kısa sakallı, emekli bir amcayım. Bazen gördüğün bir rüya, bütün hayatının özeti olabilir.

Yorumlar
Yorum Gönder