"Yürü, dümdüz yürü. Hayaller, hedefler, varabildiğin yerler, dert ettiklerin…" Büyüdüm galiba, istemeden de olsa büyüdüm. Sebepsiz büyüdüm. Bir gün büyüyeceğimi bana hiç kimse söylememişti. Bir çevrenin içerisine doğdum; her çevre gibi bu çevrenin de empozeleri vardı. Yaşadıkça fark ediyorsun bu empozenin de içinin boş olduğunu; sanki biri gelmiş, bu çevreye bu bilgileri atmış da kaçmış: “Bak, bu bizim ideolojimiz. Bunlar bizim savunduğumuz fikirler, bunlar sloganlarımız, bunlar da karşı fikir, görüş ve sloganlar. Birkaç tane önemli olduğu söylenen adam ve kadın var, bu kadar. Bu kadar oğlum, aklında tutamayacağın bir şey değil,” demiş gibi. Bu çevrelerin kaçırdığı en temel şey, büyüme kavramı. Biz büyüyormuşuz. Benim içine doğduğum çevre, insanların birbirini geliştirebileceği bir alan değildi. Belki tek tük kendini geliştiren görürsün; o da tam olarak bu çevreye ait değildir. Gözlerimle gördüm, kendi çevresinden bir kuş misali ayrılıp uzaklarda değişen, gelişen bir insanı...