Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Monolog

Resim
Bekliyorum. Bir türlü kendimi kaybedemiyorum. Yüzümün ne halde olduğundan haberim yok ama rengimin gittikçe açıldığını hissediyorum. Ellerimi güç bela kaldırıp avuçlarıma bakıyorum, kıpkırmızı. Sokak lambası sırtımı yasladığım duvarı aydınlatıyor. Yanımda bir çöp konteyneri. Leş gibi kokuyordur herhâlde -ben bilmem- burnum pek koku almıyor. Karnımdaki yarıklardan kan süzülmeye devam ediyor. Ne hayal kurabiliyorum ne bir şey düşünebiliyorum. Acaba insan ölmeden önce ne düşünür? Ben bekliyorum sadece. Nefesim kesiliyor. Ölüm, yaşarken rastladığım hiçbir tarife benzemiyor. İçime dayanılmaz bir korku salıp bir yandan da beni rahatlatıyor. Sabırsızlanıyorum. “Sizi ciddiyete davet ediyorum.” Suratımdaki sinir bozucu sırıtış bir anda kayboluyor. Diplomalar, sertifikalar, belgeler istiyorlar; çıkarıyorum. Fazla yer kaplamıyorlar. Zaten pek etkilenmiş de görünmüyorlar. En istemediğim şekilde sınanıyorum. Dağarcığımda olmayan kelimeler duyuyorum tekrar tekrar. Çalışmadığım konulardan sorular b...

Yedi Güzel Adam

Resim
Sözlerime ''Gözlerimin önünde canlar gitti. Cenneti sordum yitirdiklerime, cevap alamadım duyamadım onları'' diye başlasaydım herkesten önce Mete Alper anlardı Sagopa'dan bir parça olduğunu. Buraya koyduğum herhangi bir fotoğrafın hangi dizi/filmden olduğunu en hızlı Habib Özi bilirdi. Mehmed Zahid komedinin ustasıdır. Onun için olsa gerek popüler olan hiçbir şeyi kaçırmaz. Tiyatro, tarih ve gezi üzerine bir yazı yazarsam en çok Ahmet Oğuz ilgilenirdi. Atıf Burhanettin içine kapanık olsa gerek yazılarını bile paylaşmayı tercih etmiyor. Bugün burada bu çıkarımları yapmamda en büyük pay sahibi olan, buradaki her birimizin hayatına küçük büyük katkısı olan ahmet cemil üstadımız. Hayatımdaki büyük değişimlerin baş kahramanı. Sözün güzeli ve eşyanın hikmeti üzerine bir yazı yazsaydım işte o zaman ahmet cemil abimi yakalamış olurdum.  Yedi güzel adam olmak haddimize değil ama her birimizin farklı hayatı, farklı tarzı ve güzel bir birlikteliği var.

Beyaz Ayna

Resim
   Feshane'de yürüyorum. Etrafıma bakınıyorum kimse yok. Ürküyorum. Tek başıma yürüyorum. Her yer o kadar temiz ki. Beyaz mermer gözlerimi kamaştırıyor. Uzakta büyük bir ayna görüyorum. Aynaya doğru koşuyorum. Bir yandan gözlerimi ovuyorum. Korkuyorum. Aynanın karşısındayım. Beyaz bir ayna bu. Gözlerimi kısıyorum. Yavaş yavaş kendini açıyor. Tek kendimi görüyorum. Arkama bakıyorum, tekrar aynaya bakıyorum. Hayır, sadece kendimi görüyorum. Küçüğüm, 4 yaşımda olduğumu görüyorum. Saçım, kaşlarım, gözlerim, ellerim bembeyaz...   Aynada tren beliriyor ve ailem orada beni bekliyor. Bana gülüp el sallıyorlar. Beni cesaretlendiriyorlar. Trene binmem gerektiğini anlıyorum. Biniyorum, en öndeyim. Hareket ediyoruz. Ailem gülüyor. El sallıyorlar. Yüzlerine tek tek bakıyorum. Gözlerim doluyor. Yutkunamıyorum. Yanlarından geçiyoruz. Ağır ağır gidiyoruz. Köşeyi dönüyoruz. Duvarlarda büyümüş halimi görüyorum. Yaşanmış hayatımı ağır ağır giderek izliyorum. Dar koridorda ilerl...

Ben Bunun Neresindeyim?

Resim
Bir şey var aklımda. Bü yük bir fikir. Düşün, düşün,  düşün… Bana fikrimi sormayın. Fikrimi  açıklayabileceğim kelimeleri öğrenmedim.  Kendimi  tanımıyorum. İşte bu yüzden kim  olduğumun da bir önemi yok. Be nimle konuşanlar bilir;  Duyamadım tek rar et, cümlesini çokça söylemek gerektiğini. Sesim çok yüksek çıkmaz ama içimde bir şeyler kıp ır kıpır eder. İçim haykırmak ister. Bu haykırış hırpani değil aksine umut dolu, yaşam dolu, hayatımın her bir saniyesiyle dolu… Büyük bir yanılgının ortasındaymışım. Bir yazı yazdım. Başa dönüp okudum. Ellerim titredi. Tanıdığım ben, bu sözleri duymaktan korkardı. Kabullendim. Kendimi kandırmanın sırası değil. Sıklıkla yaptığım gibi İsmet Özel’den bir mısra karaladım yazımın altına. ‘ ’ Çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarımdan’’ son kelimeyi karaladım. –yazdıklarımdan’’ diye ekledim ardından. Neden dinlerim ki sürekli bu şiiri? Ben bu şiirin neresindeyim? Büyük fikrin önünde duran engeller işte beni ...

Yüzde Bilmem Kaç

Resim
Sıfır noktasındayım. Silahımı doğrulttuğum her hedefte aynı olasılık: yüzde sıfır. Boşuna şimdi yaygara koparmayalım. Mermiler israf olmasın. Herhalde sayıların bir bildiği vardır. Hemen öyle kestirip atmamak lazım. Abarttım yine kendimi tutamadım. Çünkü az da olsa hep bir imkan vardır. Kim bilir. Bir bakarsın küçük adamlar büyük işler başarır. Ama ben oldum olası düşük ihtimallere bel bağlamadım. Diyorum da ben kime ne anlatıyorum? Rüyamı hatırlamaya çalışırken alarm çalıyor uyanıyorum- Zamandan bol bir şey yok elimde. Kalem kağıt alıp hesap kitap yapıyorum. Akla gelmeyecek ihtimaller geliyor aklıma. Kayda geçmedi ama hiçbiri kayda değer değil. Büyük laflar etmiyorum ki kimse beni iddiamdan vurmasın. Sanki bana kaldı. Kurduğum her cümlede bir hata payı: yüzde bir. Bir işe de yaradığından değil hani. Canım öyle istedi. İster alışkanlık de ister takıntı. Ne olur ne olmaz. Beni buraya kadar getiren ihtiyat mıydı? Sonunda cevabı buluyorum. Yuvarlak içine alıyorum. Bütün şüphelerden kurt...