Kayıtlar

Ekim, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ya Tamam Suçlu(yor)yuz Da

Bu ara yakınımdaki herkes — buna ben de dahil — kendimizi olmamakla suçluyor. Suçluyoruz, tamam; kendimize göre olmadık. "Mesela, ben bir sene YKS sınavına hazırlık dahil aktif üniversite hayatımın 9. yılını yaşıyorum. Bu beni nasıl mutlu etsin? Sürekli önüme hedefler koyup 'önce bunu, sonra bunu yapacağım' derken şimdi öyle bir yere sıkıştım ki hepsini birden yapmam gerekiyor. Ve ben çoklu çekirdeğe sahip bir kişilik değilim. Sıralı ve düzenli çalışmam gerekir. Bir de normal şartlara göre öğrenme güçlüğü çekerim çünkü bu 9 yılda dahil eğitim hayatımın tamamında ders çalışma süremi toplasam 1 yıllık mesai saati süresini geçmez. Verimli çalışmayı da saymıyorum bak. Yani asıl bilmediğim şey bir konuyu defterle, kitapla öğrenmek. Aktif işlerde varım, ona söz söyletmem :)." Örneklemim bu. Bu aralar en büyük derdim bu ve öyle bir durum ki ben bu dönemleri ruhsal bunalımlar dışında lüks içerisinde yaşıyorum. Şükrümü de ettiğime göre güç odakları kızmaz, devam edeyim. Suç...

Ben Hiç Böyle Hayal Etmemiştim

Resim
اقرء Uzun zamandır yazamıyorum, çünkü uzun zamandır okuyamıyorum. Aslında mevzu sadece okuyamamak veya yazamamak değil, ben uzun zamandır ne yaptığımı bilmiyorum. Korkuyorum. Nereye kadar böyle gidecek, bilmiyorum. Korkmaktan, bilmemekten yoruldum. Kendime çok kızıyorum. Kızmaktan da yoruldum. Bıktım. Sürekli insanların alay konusu olmaktan bıktım. Ama bu kozu ellerine ben veriyorum. Ben olmasam alay etmezlerdi. Ama hak ediyorum. Sıkıldım. Sürekli bir şeyler yapma arzuma karşılık verememekten sıkıldım. Ama bu arzuyu kendimde ben oluşturmadım, insanlar oluşturdu. Çünkü herkesin bir beklentisi var, benim de var. Ağladım, çok ağladım. Her şeyin farkında olup hiçbir şey yapamadığım için ağladım. Ama bu da yalan, ben ağlayamıyorum ki. Ağlamak bile nasip olmuyor. Çok kızdım. Allah'a ﷻ layık bir kul olamadığım için, Rasûl-i Ekrem Efendimiz'e ﷺ layık bir ümmet olamadığım için çok kızdım. Ama en çok da nasıl yapacağımı bildiğim halde yapmadığım için kızdım. Özendim. İnsanlar için, kendi...

Yazacakların Varsa Henüz Bitmedim Yazamıyorsam Ne Önemi Var

Resim
  Yorgunum. Soğuk yastığıma başımı yaslayıp günlerce durmak istiyorum. Kimse bana dokunmasın. Kimse beni aramasın. Öylece uyuyayım bir yerlerde. Evde olmam şart değil. Hayatı yatıştırmak istiyorum. Her şey geçip gitsin. Uğramasın yamacıma. Kimse güllerin içinden gelmesin mesela. Bozmasın yalnızlığımı. Sevdirmesin kimse kendini bana. Yağmur yine yağsın. Yazacakların bitmesin. Yağmur sesinden bahsetmeye devam et bize. Yağmur sesini dinlerken üzerime düşsün yağmur taneleri. Kirpiklerimden akan damlalarla hayatı hissedeyim. Ama hayat beni hissetmesin. Umut veren günlerin buruk gün batımlarından yoruldum. Savaşmaktan yoruldum. Savaşılmasından yoruldum. İnsanların savaşta ölmesinden, vicdanımla oynanırcasına çocukların ölüme terk edilmesinden yoruldum. Aldığım suyun vebalinden, bencilliğimden yoruldum. Karamsar değilim. Karanlıkta değilim. Sadece dolanıp duruyorum gerçeklerin çevresinde; onlara ulaşamadan, dokunamadan. Ve işte tam da bu yüzden… Gerçeklerden yoruldum. Çünkü bazı gerçekl...

Daha Yazacağım Bir Sürü Şey Var

Resim
Yazılacak o kadar çok şey var ki nereden başlayayım nasıl anlatayım hangi birini ne ara yazayım bilemiyorum. Özellikle son zamanlarda çok fazla yürüme şansım oluyor. İnsan en iyi yürürken düşünür derler. Mesela kendi kendime konuşuyorum. Bu konuşmalarımı hiç yazıya dökeyim diye düşünmemiştim. Ama açıkçası bir yandan kendi kendime konuşan beni gören insanların ne düşüneceğini de dert ediyorum bu yalan değil. Muhtemelen kendi kendine konuşan insanlar sosyal ortamlarda bunları ifade edemeyen söyleyemeyen insanlar oluyor diye düşünüyorlardır diye düşünüyorum. Çünkü ben de öyle düşünüyorum. Başka açıklamaları da vardır elbette. Ama benim en büyük motivasyonum konuşamadığım söyleyemediğim şeyleri yazmak.  Yazılacak o kadar çok şey var ki sadece dert yandığım şey şu olabilir; Hangisini nasıl anlatayım? 

Yazacak Pek Bir Şeyim Kalmadı

Resim
  Uzun zamandır yazacak konu bulamıyorum. Hatta konu değil, bir anımı anlatacak kelimeleri bile seçemiyorum. Bu süre içinde neler yaşadım, neler... Eskiden olsa iki üç cümle karalayıp bloğa atar, köşeme çekilir, arada açar tekrar okur takılırdım. Ne oldu böyle, bilmiyorum. Her şey dönem dönem işte. Bu blog, neredeyse her halime, her duyguma ve yazamadıklarıma şahitlik ediyor. Birkaç cümle yazmak için bekledim, biriktirdim. Kaç kere açtım şu defteri, kaç kere kapattım, hatırlamıyorum. Küçük küçük notlar da yazmadım değil; mesela bomboş bir parkın ortasında, tek başına bir bankta oturup denizi izleyen adamı yazmaya değmez diye düşündüm. O filmi zaten Nuri Bilge çekti. Günler geçiyor. Eskiden küçük bir aşk meselesi yaşardık; zaman algısıyla oynardık. Saatler ya dururdu ya da hızla akıp geçiverirdi. O zamanlar yaşamak daha anlamlı, daha renkli olurdu. Yeniden yaşar mıyız böyle lise aşkını, bilmiyorum. “Uzak” filmindeki karakterler kadar uzağız artık aşka, birader. Şimdi bir kıza methiy...

Sanki "Güllerin İçinden"in Solosu Farklı Mı

Resim
Ön not: Yazıyı okurken, benim yazarken yaptığım gibi yapıp şarkıyı açarsanız daha hoş olur. Perdesiz gitarın inanılmaz bir sesi var. Ben bunun sesini dinlerken normal gitarla çalınabileceğini sanırdım. Ama büyüdükçe bazı enstrümanların bazı sesleri çıkarmada yeterli olmadığını gördüm. Bir ses mi çıkarmak istiyorsunuz. O zaman ona uygun enstrümanı bulmanız lazım.  Güllerin İçinden öyle ahım şahım bir şarkı değil aslında. Doğru dürüst bir nakaratı yok mesela. Daha çok enstrümanların ve çok sesliliğin lezzetine bırakılmış gibi. Mazhar Alanson'un sesinin daha baskın olduğu bariz. Aslında grubun solisti daha çok o gibi duruyor. Ama diğerlerinin sesini duymadığını söylemek de olmaz.  Bu şarkı beni çocukluğumun haftasonu sabahlarına götürüyor. Mutfakta annemin kahvaltı hazırlama telaşı var. Biz de abim ve kardeşimle uyanmış çizgi film izlemekten sıkılmışız. TRT-2'de belki de MFÖ ile ilgili bir programa denk gelmişiz. Ya da tam hatırlayamadığım bir programa. Bir enstrümanın tanıtımı g...

"Bu Sabah Yağmur Var İstanbul'da"nın Gitar Solosu Üzerine

Resim
O kadar güzel ki. Yağışlı bir İstanbul sabahı dinlemenin verdiği keyfi başka hiçbir şeyden alamıyorum. Nasıl biliyor musunuz? Şarkı Erkan Oğur'un perdesiz gitarıyla o müthiş solosuna geldiğinde sanki yağmurun yeryüzüne değdiğinde çıkardığı sesi taklit ediyor gibi. Yerdeki bir su birikintisine bakıp dinlerseniz sanki İstanbul'a yağan yağmur konuşuyor. Pıtır pıtır, çıtır çıtır bir ses. Anne sözü dinler gibi masum. Öyle güzel ki öyle güzel.