Anlatamıyorum

Üzerime kara bulutlar baskı yapıyor. Ruhumu eziyor, ciğerimi söndürüyor. Role girmeyi beceremedim. Bıraktım senaryoyu, doğaçlama daldım sahneye. Beğenmediler hiçbir zaman fark etmedikleri beni. Sıkıldım artık. Kestik ulan! Atıldım hikâyemden.

Gün ağarmak üzereyken bir sahilde buldum kendimi. Ağlamaklı bir baş yaslandı omzuma. Hüzün dolu bir hikâyeyi bırakıp gitti avuçlarıma. Bu hikâyenin hiçbir yerinde yoktum. Birden figüran oldum. Garip bir hüzün çöktü üzerime. Terk ettim orayı. Baştan beri hata bendeydi. Beceremedim ne sorumluluk almayı ne de yaşamayı. Rüzgarın hızıyla dalgalanan deniz, tan ağarırken gökyüzünün kızıla çalması nasıl tabiatın gerçekleriyse dinmek bilmeyen bir acının kollarında yaşamak da benim gerçeğimdi artık.

Ben nasıl unuturum avcumun içindeki acıları. İnkar eder, inanmam. Kabullenir, suçlu ararım. Herkes, her şey sorumludur onun ölümünden. Hayata devam etmek zorundayım. En nihayetinde zaman akmak zorunda  ben de acı çekmek. Hayat akıp gider ya onunla ya onsuz; benle ya da bensiz. En çok da kendi içimde yalnızlaşırım.

İnsanlardan kaçmakla tanınırım. Şiir misalidir hikâyem.

Bir yaşanmışlık var, biliyorum;

Her şeyi söylemek mümkün;

Epeyce yaşamışım, yaşıyorum; 

Anlatamıyorum.


Yorumlar

  1. Tıpkı saçlarımızı okşayıp gidenler gibi...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bahsetsem Ne Fayda

Karanlığa Kahkaha

Dünyanın En Tahmin Edilebilir Adamı