25 Yaşımdan Dünya
Biraz kül, biraz duman, çokça yara… Hayatın ensenden şaplağı, kaderin sürpriz yumurtası, feleğin çarkıfelekli kahpeliği… Adını sen koy. İstersen karamsarlık de. Çok istediğim şeyler olmadı; olanlar da içimde gram kıpırtı bırakmıyor. Olsa da olur, olmasa da olur cinsten. Uzun zamandır bu bunalımın perdesini yırtamadım; ne kadar debelesem de yukarı çıkamıyorum. Aynı fasıl, aynı nakarat: Çalış, didin, ezil, peki niye? Çünkü aksi hâlde bu dünyanın piçliği çekilmez. Yaşamak denilen ağır sanayi işinde nefes almak bile bazen fazla mesai. Geçen haftalarda iş yeri bir eğitim planlamış. Sözüm ona “gelişim”… Güya bizi geliştirecekler; aslında kendilerini vergiden düşürürken bizi ruhen düşürüyorlar. Yer mi Anadolu çocuğu? Mecburen yiyecek: Borcun var, kiran var, faturaların var. Afiyet bal şekerler olsun. Cuma ve cumartesi… Ulan benim izin günümü ne hakla çalıyorsunuz? Üstüne bir de “kişisel gelişim” diye burjuvatik masallar dinletiyorsunuz. Hem sömürüyorsunuz hem de “bak gel...