Sonsuz Sessizlikte Kaybolan Renkler

Sessizliği ile yaşananları haykıran çocuklara

ve

gürültülü yaşamda zulme sessiz kalanlara küsen Hanzalaya.

     Bir zamanlar, taş duvarlarla çevrili küçük bir kasabada, kışın soğuk günlerinde kırmızı paltosuyla dolaşan bir kız vardı. Bu kız, kasabanın en renkli karakterlerinden biriydi. Her gün, dar sokaklarda dolaşırken, paltosunun parlak kırmızısı karanlık kış günlerinde bile sıcaklık ve canlılık getirirdi. Gözlerinde hep bir umut ışığı vardı; ne zaman kasabanın ortasındaki parka gitse, orada oyun oynayan çocukların arasına karışır, neşeli kahkahalarıyla herkesi gülümsetirdi.

     Kırmızı paltolu kız, çevresinde gören herkese umut ve mutluluk dağıtırdı. Onun varlığı, kasabanın soğuk havasını bile ısıtırdı. Yolların karla kaplandığı günlerde bile, onun adımları iz bırakır, bu izler çocukların hayallerine açılan yollar gibi uzanırdı. Herkes, kızın ne kadar cesur ve kararlı olduğunu konuşurdu; çünkü o, fırtınalara rağmen her gün aynı güzergâhı takip ederdi. Parka gider, büyük çınar ağacının altında durur ve kış güneşinin alçalan ışıkları altında hayaller kurardı.

     Ancak bir gün, kasabaya kara bir gölge düştü. Her şey, bir anda değişti. O neşeli kahkahalar, bir anda yerini endişeli fısıltılara bıraktı. Gökyüzü karardı, rüzgar eskisinden daha sert esmeye başladı. Kırmızı paltolu kız, her zamanki gibi parka gitmek üzere yola çıktı. Ama bu kez, sokaklar farklıydı; sessiz, ıssız ve ürkütücü bir haldeydi. Pencerelerin ardından bakılan, merak ve korkuyla dolu gözler dışında, kimse sokakta değildi. Sanki tüm kasaba nefesini tutmuş, bir şeyler bekliyordu.

     Kız, ağır adımlarla parka yaklaştığında, orada her zamanki gibi oynayan çocukları göremedi. Park, bir zamanlar neşeyle dolup taşarken, şimdi hüzünlü bir sessizliğe bürünmüştü. Ağaçların dalları rüzgarla hışırdarken, kız, büyük çınar ağacının altında durdu ve gözlerini kapatarak her zaman yaptığı gibi hayaller kurmaya çalıştı. Ama bu sefer hayalleri, karanlık bir gölgeyle kesildi.

     Aniden, gökyüzünden bir uğultu yükseldi. Kız, başını yukarı kaldırdığında, siyah bir dumanın gökyüzünü kapladığını gördü. Bir patlama sesi, ardından başka patlamalar... Kasaba, hiç olmadığı kadar sessizdi, ama bu sessizlik korkutucuydu. Kırmızı paltolu kız, korkuyla etrafına baktı. Evlerin pencereleri hızla kapanıyor, insanlar dışarı çıkmaya cesaret edemiyordu.

     Zamanla, patlamaların yankısı kasabanın her yerine yayıldı. O güvenli yollar, çocukların hayallerine açılan izler artık belirsizleşmişti. Kız, paltosunun içinde titreyerek bekledi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, gözyaşları yanaklarından süzüldü. Bir zamanlar neşeli kahkahaların yankılandığı bu kasaba, şimdi korku dolu bir yer haline gelmişti.

     Kız, evine doğru koşmaya başladı, ama her adımda bir şeylerin eksik olduğunu hissetti. O parıltılı gözlerinden bir umut ışığı silinmişti. Ne olduğunu bilmiyordu, ama artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını hissediyordu. Kız, kasabanın sokaklarında koşarken, patlamaların yankısı kulaklarında çınlıyor, her patlamayla birlikte kalbi daha hızlı atıyordu.

     Evine vardığında, kapıyı açan ailesi ona sıkıca sarıldı. Ama o sarılma bile onu artık rahatlatamıyordu. Kız, pencereden dışarıya bakarken, bir zamanlar oyun oynadığı arkadaşlarının nerede olduğunu düşünüyordu. O an, her şeyin geri dönülemez bir şekilde değiştiğini anladı. Kız, paltosunun içine daha da büzülerek oturdu ve sessizce dışarıdaki karanlığı izledi.

     Gecenin ilerleyen saatlerinde, kasabanın üzerinde bir sessizlik çöktü. Patlamalar durmuştu, ama bu sessizlik, korkuyla doluydu. Herkesin bildiği, ama kimsenin dile getiremediği bir gerçek vardı: O kara gölge, bu kasabanın üzerine bir lanet gibi çökmüştü. Kızın paltosunun parlak kırmızısı bile bu karanlığın içinde kaybolmuştu.

     Ertesi sabah, kasaba uykusundan uyanmaya çalıştı. Ama sokaklar bomboştu, çocuklar ortada yoktu. İnsanlar, şehri saran silahlı askerlerden korkuyordu. Herkes kendine bir sığınak bulmak için telaşla koşuşturuyordu. Çocuklar, neyin peşinde olduklarını bilmedikleri bir korku içinde, bilinmeyene doğru saklanıyordu. Bu, onların oynadığı hiçbir oyuna benzemiyordu. Artık, oyunlarında bile bir yer bulamadıkları bir dünyadaydılar.

     Çocukların kulaklarında, bir zamanlar dünyanın bir başka köşesinde duyulan, soğuk bir emir yankılandı: "Heil Hitler!" Tarihin tozlu sayfalarından yankılanan bu acımasız söz, şimdi yeni bir isimle anılıyordu: "Katil Netenyahu!"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bahsetsem Ne Fayda

Karanlığa Kahkaha

Dünyanın En Tahmin Edilebilir Adamı