Olmadı Yaşarım

     


     Hayatımda güzel tek şey, gün doğumuydu sanırım. Her şeye rağmen gün doğumları...         

     Sıcak bir yaz akşamı, içinden çıkamadığım bunaltıcı düşler ve yeni bir dibe çöküş. Hani derler ya "dibe çöktüm en dipteyim" ben bilmiyorum dip neresidir. Hayat böyledir benim için. Çünkü dünyada gerçek olmayacak kadar gerçek olaylar olur.

     İnsan yaşamaya devam etmek için unutmak zorunda. Geçmişini, sevdiğini, düş kırıklıklarını... 

     Yağmurdan ıslanmış ve yere düşen sararmış yapraklar mezar taşlarına yapışıyordu. Yaprakları izlerken takıldım mezar taşlarındaki tarihe. Burada yazan doğum ve ölüm tarihine takılmayın siz de benim gibi. İnsanlar yaşarken defalarca ölür ve yeniden doğar.

     Ellerimi cebime soktuğum zaman görünmez olduğuma inanırım. 

     İnsanlar arasından geçip giderim. Fark etmez kimse beni. Kar gelmeden önce soğuğu ile titretir bedenleri. Üzerime giydiğim montlar fayda etmez o zaman. Yalvarmam gerekir insanlara. "Aranızdan birirnin omzuna yaslanabilir miyim? Ya da biraz kıvrılıp dizlerinize yaslansam da olur. O kadar yorgun ve kederliyim ki çıt çıkarmam kafamı bir insanın sevgisine yaslasam aylarca uyurum." Ah! Ne kadar ihtiyacım vardı sevilmeye ve bir insanın omuzlarında ağlayıp ona sımsıkı sarılmaya.

     Çiçekler açıyor, kuşlar ötüşüyor...

      İyi olmak nedir bilmiyorum. Uzun zaman oldu kendimde değilim. Kendimde olsam iyi olurdum herhalde. Zor aslında her gün kötü olmak. Bir noktadan sonra kötü olmaktan sıkılıp gereksiz bir mutluluk kaplıyor içimi. Unutuyorum her şeyi yeniden doğuyorum. İyi olmam gerek. İyi olayım, olmadı yaşarım. Mutluluğu da şöyle somut bir şekilde ölçebilsek ya. En azından mutlu olduğum zamanların kanıtı olur. (Mutluyum, bak hem de iki kilometredir.)

 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bahsetsem Ne Fayda

Karanlığa Kahkaha

Dünyanın En Tahmin Edilebilir Adamı