Kalbin Elektromanyetik Alan Teorisi
Sen bilmezdin ama hep sen vardın orada.
Her hikâyemde, bir kahve dükkanında oturuyordun.
Bazen bana gülümsüyordun, bazen gözlerin nemliydi.
Ama hep oradaydın.
Kendime bir kimlik ararken, seni hep bir detay gibi işledim hikâyelere.
Küçük ama vazgeçilmez bir ayrıntı.
Bir pencere kenarı, bir sabah uykusu, bir sevilen şarkının tam ortası gibiydin.
İsmini söylemeden anmak için, ne kadar çok cümle kurduğumu bilsen…
Ama bilme zaten.
Bilmek, hayali bozar.
Yol her zaman iyi gelmiyor.
Bazen tekerin dönmesi değil, durması gerek.
Çünkü içindeki gürültü, bazen dışarıdaki kornadan daha keskin.
Senin olmadığın yollar biraz daha gıcırdıyor mesela.
Bir şehir tabelasına yaklaşırken “belki buradasındır” diye içimden geçen cümleleri saymaya başladığım anlar var.
Nefesimi tutuyorum.
Ama senin olmadığın her şehir, kendini daha çok belli ediyor.
Bazen bir bankta oturup, yanımda olduğunu hayal ediyorum.
Konuşmuyoruz.
Sen çay içiyorsun, ben sana bakıyorum.
Bir kelime bile etmiyoruz ama her şey anlatılıyor.
Senin sessizliğin, benim tüm iç seslerime karşı geliyor.
Ve kazanıyor.
Bilirim, olmayacak şeyler güzel anlatılır.
O yüzden seni en güzel hikâyemde sakladım.
Gerçek olsa yıpranırdın belki.
Ama şimdi her cümlede biraz daha büyüyorsun.
Ve yol bitiyor sonunda.
Ben tekrar o bildiğim köşeye dönüyorum.
Kafamı otobüs camına yaslıyorum, "beni yıka" yazısı gözümün hizasında.
Ve sen, oradasın yine.
Ben, o olmayan hayatı sana anlatmaya devam ediyorum.
İçimden, usulca.
Bir gün bir kafede gördüm seni.
Bilgisayarın başında, ders çalışıyordun.
Konu: Kalp.
Kalbin elektromanyetik alan teorisi, ikimizin bir dersi olsaydı ismi bu olurdu. ama o an fark ettim;
en büyük iletimi, sen susarken yapıyordun.
Ve galiba ilk kez o gün düşündüm:
Bir kalbin ritmini sadece tıp değil, bekleyiş de bozar.
Ve en sonunda kendine kalırsın.
Elinde, power point sunumu.
İçinde, silinmeyen bir sevdanın yankısı.
Büyümek budur belki de; parlak bir geçmişle, gölgeli bir şimdiki zaman arasında dengede kalmaya çalışmak.

Yorumlar
Yorum Gönder