Bir Başına Pişmanlık


söylendi bana.
gereğinden fazla, gereğinden önce.
her cümlenin altı doluydu.
boşluğuma denk geldi.

bilenler anlattı.
yaralanmışlar uyardı.
deneyimin diliyle, açık açık.
herkesin haklılığı en çok kendine dokunuyor.
ben ise dokunmadan geçemedim.
bazen insan bildiğini yaşamaz,
yaşamadan inanmaz.
ben onlardan oldum.
kulak verdim — ama kalbimi susturamadım.
çünkü yanılmak, inanmaktan daha insaniydi o vakit.
dokundum; varlığı dokunmamak olan şeylere.

ince çizgiler çekildi önüme.
“geçme” dediler.
ben çizmemi giydim.
sonrasını tahmin ediyordum.
bile bile yürüdüm —
hiçbir pişmanlığın işe yaramadığı yerlere.

yanımda taşımam gerekenleri
bir kenarda unuttum.
yüreğime hafif gelen ne varsa,
yük belledim kendime.
yalnızca unutmam gerekenleri aldım yanıma.
şimdi hepsi elimde.
hepsi ağır.

neyle savaşmam gerektiğini biliyorum.
hangi duvarın bana ait olduğunu da.
duvarlar nasıl yıkılır, görmüştüm tarihte.
ama savaştığım her neyse,
şerit çekmiş içime.
ve şerit içindeyse direniş —
direniş,
direniş ile doğmak,
direniş uğruna ölmek.
tarih de bunu yazacaktır kitaplarına.

bazı sözlerin içinden geçmek gerekiyor.
bazı sessizlikleri duymak.
ben çok şey duydum,
ama hiçbirine ses vermedim.
onlar bana bir şey yaptı belki,
ama ben onlara hiçbir şey yapamadım.
kabul ettim artık:
yanlışlarımı değil,
doğrularımı değil —
kendimi taşıyamadım.
ben, değilim.
bir başına duruyor öylece:
pişmanlık.

bir zamanlar bir kâğıda yazmıştık:
“şu yaşlarda ne başarmak isteriz” diye.
gönlümüzden geçeni, kalbimiz yettiğince sıralamıştık.
pişman olmamayı istiyordum.
sadece pişmanım.
yaşadıklarımdan.
şu yaşımdan.
siz söylediniz.
onlar söyledi.
söylendi bana.
söylenesi ne varsa söylendi.
sadece bir şeyi almadım yanıma:
söylenenleri.

şimdi bu yaşlara bakıyorum.
bir başına duruyor öylece:
pişmanlık.

söylense ne fayda artık?
dinlesem ne fayda?
yüklerimden kurtulsam —
bir daha tutamayacak kadar yok etsem ellerimi?

biraz daha kaydırmamı engeller mi bu yorgunluk?
kaydırdıkça kayboluyor köylüler, ünlüler.
kayboluyor ne dert ettiysem.
bir saat geçmiş, telefonu bırakıyorum.
dertli ve kaygılıyım.
bir saat sonra yeniden
bir başına duruyor öylece:
pişmanlık.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bahsetsem Ne Fayda

Karanlığa Kahkaha

Dünyanın En Tahmin Edilebilir Adamı