Arayış

 



“Acımasızca geçip giden zamandan geriye kalan sadece yalnızlıklarımızdır.”

-Büyük Adam Küçük Aşk

 

 

Hepimiz bu hayatta kendimize bir yer arıyoruz. Aradığımızı bulduğumuzda mutlu oluruz sanıyoruz. Umduklarımızı bulamayınca hayal kırıklıkları yer ediniyor yüzlerimizde. Hayatlarımızda kendimize bir yer bulma çabasıyla güdüleniyoruz. Kendi kendimize bir varlık gösterme hırsıyla büyüyoruz. Büyüdükçe varlık göstermek güçleşiyor. Kaybettiğimiz şeylerin yerini zamanla doldurmak istiyoruz. Kimi parasını, kimi büyük varlıklarını, kimi aşkını, kimi de hislerini kaybediyor; kayıplarının hüznüyle dünyadaki yerini kendine yadırgıyor. Şimdilerde eski duygularımın peşinde koşturuyorum. Koca bir hissizliğin içinde süzülüp duruyorum geçen zamanlar içinde. En büyük kaybımız da zamandı zaten hep. Kaybettiğimiz zamanlar için hep geç kaldığımızı düşünürüz. Aslında hiçbir zaman geç olmadığına inandırmaya çalışırız kendimizi. Daha aşılacak çok zaman var der; zamanla deriz, zamanın cazibelerine inandırılır dururuz. Geçmişten şikâyet edip, gelecekten umut beklemeye koyuluruz. Aslında geçmişimden şikâyet etmiyorum. Beni ben yapan her şeyin geçmişimde olduğunu biliyorum. Geçmişimle kavgamı kızıştırmadan, eksik kalan parçalarımı tamamlamaya çalışıyorum. Kendimle yüzleşirken kaybettiğim duyguların yerini doldurmaya çalışıyorum. Yüzleşme çetin bir hal alıyor ve ben kaybettiğim duygularımı özlüyorum. Artık eski heyecanlarımın doludizgin gelişini göremiyorum. Onlar şimdilerde yorgun birer mermi. Sessiz ve savruk bir ivmeyle düşüyorlar üstüme. Sanki kaybettiğim duygular kendini dümdüz etmiş donuk bakışlarıyla karşımda duruyor. Sert cümleler savuruyorum boşluğa. Kendimi kendimden aşırıp da bir sonuca varmaya çalışmanın beyhude bir çaba olduğunun dibine kadar farkındayım. Yiten duygular, suretime donuk bir hal veriyor haliyle. En umutlu ve saf duygularımın olduğu bir zamanı hatırlıyorum. Tatlı bir mutsuzluk hali diyorum kendi kendime. Çünkü o zaman en azından umut, yüzüme gülümsüyordu bir yerlerde. Şimdi onlara dönüp baktığımda kaybettiğim savaşın kalıntılarını görüyorum. Savaştan çıkmış bir şehrin, bir zamanlar çocuk sesleri duyulan masum evlerinin yerle yeksan olmuş sessiz moloz yığınları gibi. Kulaklığımda ardı ardına tekrar eden şarkıdan bir nakarata dikkat kesiliyorum; “yirmi dörtlük yorgunsun”. Evet. Böyle söylüyorum kendime son zamanlar. Yirmi dörtlük yorgun. Günün bitip gecenin başladığı o zaman dilimini son doğum günümde doldurdum. Gün bitmiş ben karanlık olmuşum. Karanlık bastığında daldığım uykudan uyanmak istemiyorum. Her uyanış hantal bir huzursuzlukla bedenimi bastırıyor. Şimdi bu hengâmeden kurtulup geri dönmek istiyorum. Şairin dediği gibi “burada kalamazsın, başa dönemezsin ama dön. eve dön. şarkıya dön. kalbine dön.” Kalbimin en asil heyecanlarına ve duygularına dönmek istiyorum bu hengâmeyi yıkıp. “Döneceğim ama hangi yolla?”. Umuyorum. Kaybettiklerimin yerini bulup, kalbime dönmenin çetrefilli yollarını bulmayı umut ediyorum.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bahsetsem Ne Fayda

Karanlığa Kahkaha

Dünyanın En Tahmin Edilebilir Adamı