Maden Suyu
Hep kitap yazmanın hayalini kurmuştum. Kitap yazan arkadaşlarım falan vardı. Çevremdeki insanların çoğu kitapla uğraşmıştır. Ben de altta kalmamak için sürekli okurdum. Yazardım ama yazdığım hiçbir kitabı basmazlardı. Neyse dedim bu işte bir hayır vardır. İlham geliyor demek ki. Ben de ilhamı beklemeye başladım. Çeşitli mekanlarda beklemeye koyuldum. Bir hafta Beylikdüzü'nden Söğütlüçeşme'ye kadar metrobüsle gidip geldim. İlhamı insanları izleyerek aramaya başladım. Aramaz olaydım. Yağlı saçlarını cama dayayanlar kulübü mü, teyzelerin ve amcaların hayatları genç yaşta sona ermiş gençlerden yer isteme kulübü mü, metrobüse yetişmek için maraton koşanlar kulübü mü dersin? Bu maraton koşanlar kulübüne çok gülüyorum ya. Adam halı saha maçında bu kadar koşmuyordur. Defansa gel desen yüzünü buruşturur. Ama ortalığı yarıp, orta kapıda soteleniyor. Yağlı saçlarını cama dayayanlar kulübü, ne olur saçını yıka öyle daya ya da dayama kardeşim. Metrobüs sallanıyor kafan titremiyor mu senin? Teyzelerim ve amcalarım yerimde niye gözünüz var sizin? Emin olun ben de sizin kadar yorgunum, bilemezsiniz. Metrobüste ilhamı bulamadım. Dedim camiye gideyim, manevi ilham gelir. Abdestimi aldım, çivi gibi girdim camiye. Önümdeki abinin çorabı yok. Stres yapmaya başladım. İnşallah dedim, saf ileriye doğru akar da ben de secdede kafamı abinin bastığı yere koymam. Maalesef abinin ayaklarıyla alnım buluştu. Yapacak bir şey yoktu, elim kolum bağlandı. Namazı kılıp camiden üzgün şekilde ayrıldım. Başka camiye gittim. Bu sefer ön saftaydım. Önlemlerimi aldım. Ön safa geçtim, artık çıplak ayak yoktu. Bir şeyi unutmuştum. Solumdaki dayı. Hoca "Allahu Ekber" dedikten on saniye sonra dayı geğirdi ve ilk defa namazdayken biber yemiştim. Çarlistondu büyük ihtimal. Yine ilhamı kaçırmıştım. Hem de çarliston biberi yüzünden. Artık benim düşmanımsın çarliston biberi. Hayatımın sonuna kadar düşmanımsın. Eve geldim. Odaya geçtim. Bağırdım. Çağırdım. Yeter yazamıyorum, kitap basamıyorum. Arkadaşlarımın kitapları var, benim niye kitabım yok? Kitapsız mıyım ben? Ya bana "seni gidi kitapsız" derlerse? Ne yaparım ben, nerelere giderim? Bu yaşımdan sonra kendime kitapsız mı dedirteyim? Benim mutlaka kitap basmam şart. Bari metrobüs, cami olaylarını yazayım. Yazdım da. Alt komşu isyanımı duymuş olacak ki, bizim kapıya geldi. "Buyur Seyfo Dayı" dedim.
-Yeğenim kulak misafiri oldum. İsyanını duydum da geldim. Kitap işi kolay, hallederiz, sıkma canını. Sen hele bana maden suyu getir. Kitap işi kolay.
-Tamam Seyfo Dayı. Dolaba bakayım bir. Sen bekle burada.
İçeride maden suyunu ararken bir yandan düşünüyorum. Ulan bu Seyfo Dayı kitap işini bahane ederek maden suyunu istemeye gelmiş olmasın. Aman canım, bir tane maden suyu vereceğiz. Belki kitabı da basar. Ne kaybederim?
-Nerede kaldın yeğenim? Şiştim burada!
-Buyur Seyfo Dayı. Dolabın arkasında kalmış da o yüzden.
Seyfo Dayı maden suyunun kapağını arka azı dişiyle açtı. İlhamı Seyfo Dayı'nın maden suyunu arka azı dişiyle açışında bulmuştum. Bu adam maden suyuna bu kadar istekliyse, ben de kitap işine o kadar istekliyim. Seyfo Dayı'nın keyfi yerine gelmişti. Maden suyunu dört yudumda bitirdi.
-Beni takip et yeğenim. Yanına yedek maden suyu da al.
Aman Allah'ım. Seyfo Dayı küçükken maden suyu kazanına düşmüş olmalı. Maden suyu canavarı resmen. Takip ettim. Yayınevine geldik. Ben hala inanamıyordum. Maden suyu meleği olmalıydı Seyfo Dayı. Yayınevi sahibiyle konuştuk. Ben anlattım, o yazdı. Üç saat sürdü, kitap hazırdı. Yayınevi sahibi can alıcı soruyu sordu.
-Daha önce kitapları basılan yazarların yorumlarını kitabının arka kapağına koyacağız. Var mı tanıdığın?
-Olmaz olur mu? Şimdi arıyorum...
Kafka Kasım'ı arayayım da o havalı laflar söyler. Adam Dönüşüm'ü okuduktan sonra evde böcek beslemeye başlamıştı.
-Alo, Kasım. Kitabım basılıyor, hemen güzel şeyler söyle. Arka kapakta çıkacak oğlum.
-Söylüyorum dinle.
"Okuyun yani, sadece okuyun, okuduktan sonra anlayacaksınız ki kitap bitmiş. Çünkü okudunuz."
-Oğlum genelde "Mükemmel. Tam bir şölen." gibi laflar söylerler. Seninki garip oldu.
-Hadi kapat ya. Benim kitabımı al. Benim kitabımııııı. Dıt. Dıt. Dıt.
Yüzüme kapattı. Kafka Kasım'ı artık sildim. Geber ulan böceklerinle. Balzac Emir'i arayayım. Bu da hiç Balzac okumamış da, Balzac'ın adını seviyor. "Bana bundan sonra Balzac Emir diyeceksiniz!" diye herkesi tembihliyordu. Balzac'ın adını seviyor diye adama "Balzac Emir" diyoruz. Vay be.
-Alo, Balzac Emir.
-Efendim kitapsız?
-Basılıyor lan kitabım. Ben de sizden biriyim, bana kitapsız diyemezsin. Çok konuşma da cafcaflı laflar söyle, adını arka kapağa koyacağım.
-Kitapsızın kitabı olmaz. Almayın. Çok kötü.
-Allah belanı versin Emir. Sen kim, Balzac kim? Hadi yüzüne kapatıyorum. Bir, iki, üç. Dıt. Dıt. Dıt.
-Yayınevi sahibi bey, ben vazgeçtim. Yazarlığa da, kitaplara da lanet olsun. İstemiyorum. Kitap basmak istemiyorum.
-Seyfo Dayı, altılı maden suyu alıp evde maden suyu partisi verelim.
-Helal olsun sana yeğenim. Aklımı okudun. Hadi gidek. Ne varsa maden suyunda var.

o neden oluyor biliyor musun?
YanıtlaSil-maden suyu iç.
kafka kasım yeraltından notlar'ı okusa mağarada yaşar. şov bunlar.
YanıtlaSil