Sana Yergiler Hazırladım
Kafamda filler tepiniyor, atlar kişniyor. Akşam trafiğine takılan arabaların huysuz korna sesleri başımda zonkluyor. Çoluk çocuk toplanmış, beynimin içinde birbirlerine bağıra çağıra kötü şakalar yapıyor. Sağa sola dönüyorum uyku tutmuyor. Hangi sebep beni uykusuz bırakıyor, ne hakla? Soruyorum ama cevabı halihazırda biliyorum. Ben zaten bir tek kendime karşı samimi olamıyorum. Yalnızca kendime cevabını bildiğim sorular sorarken gücenmiyorum. İçimde bir endişe büyüyor bu akşam. Beni uykumdan ediyor. Kendimi tanımladığım vasıflar temelinden sarsılmaya başlıyor, yerlerini soru işaretleri alıyor. Kendimden şüphe duymaya başlıyorum. Zar zor yer bulup park ettiğim arabamın sileceklerini kaldırmışlar sanki. Ben nerelere gideyim de arabamı park edeyim artık, kendimi nasıl tanımlayayım başka? Olduğum kişiyi kabullenmek için çok uzun zaman harcadım ben. Kendimi her defasında yeniden kabullendim. Şikayet etmemeyi öğrendim. Bir daha geri dönemem. Baştan başlayamam. Tekrar. Tekrar. Tekrar. Nereye kadar? İçimde yavaş yavaş büyüyen heyecan ve arzu, yıllardır kendime yüklediğim yargıları tehdit ediyor. Meraklanıp sorular sormaya başlıyorum kendime. Kendimi yakından tanımak, tanımlamak istiyorum. Tepkilerimi ölçüyorum, değer biçiyorum. Kapı dışarı ettiğim bütün ihtimaller, duygular ve kelebekler zillere basıyor, bu sefer kaçmıyorlar. Kapıyı açmaya da niyetim yok, peşlerinden koşmaya da. Gittikçe daha da azıyorlar. Kapım yumruklanıyor. İçime bir kurt düşüyor. Bütün kapıları açıp hatta ve hatta yerlerinden sökmek istiyorum. İmkansızlığına hükmettiğim bütün olasılıklar beynimde yeniden mahkemeye çıkıyor. Bu sefer gömleklerini ütülemiş, kravatlarını takmışlar. Galiba ikinci bir şansı hak ediyorlar. Fısıltılar, mırıldanmalar pis mahkeme koridorlarına doluyor. Huzursuzluk baş gösteriyor. Mahkeme hararetlenip ortalık karışmaya başlıyor. Avukatlar, savcılar, hakimler birbirine giriyor. Küfürler havada uçuşuyor. Şüpheler çarpışıyor. Kafamda bir curcuna var, ikilemler topuyla tüfeğiyle saldırıyor. Bense yorgun ve çelimsiz; olanları izliyorum, elimde küçük bir izci çakısı. Herkes bir olup üstüme geliyor. Savunamıyorum kendimi, uyuyamıyorum. Elim ayağım titriyor, korkuyorum. Hesap sorasım, rezalet çıkarasım var.
Yüzüme bak. Lafı dolandırma. Ne varsa dilinin ucunda, açıkça söyle. De ki: “Ben yeniden geçmek istiyorum yenik düşenlerin safına. Aynı yılan deliğinden son bir kez sokulmak istiyorum.” Senin hayatın bir macera filmi değil. Reyting peşinde koşma. O şarkılar da sana yazılmadı. Kendini boşuna arama. Merdivenlerden in, yukarısı senin harcın değil. Yollara düşüp tepelere vurma kendini, sonunda başladığın noktaya geri döneceksin. Arabanı aynı yere park edeceksin. Tüm bu gürültü kısa bir zaman içinde dinecek. Çocuklar dağılacak, mahkeme salonu temizlenecek. Uykun gelecek ve sabah olup alarm çaldığında ne zaman uykuya daldığını hatırlamayacaksın. Başı olan her şeyin bir sonu da var elbet.

Yorumlar
Yorum Gönder