Nasıl Değil Neden
Mete Alper'in Kafa Açacağı yazısını tıklayarak okuyabilirsiniz.
Sevgili dostum burada yazdığımız yazıları beğeniyor olman beni mest etti. Doğru soruysa nasıl değil bence. Doğru soru 'neden'. Buna kendimce cevap vermeye çalışacağım.
Acının darlandığı bir anda sitem ettim. Sonra durum bu kabullen dedim. Geçer zaman dedim. Geçmedi benden. Kendimce büyüttüğüm bütün derdimi deniz aldı. Aldım dersimi. Denizi kendime zerk ettim. Döktüğüm gözyaşları sel olup denize aktı. Etrafıma baktım. El ele dolaşan fazla sevgi ya da bir bankta yapayalnız sevgisizlik. Nefret edilen reklam panoları ya da bir büste itaatkarlık. Hiç bir şeyin ortası yok. Acım fazla ya da sevincim çok. Yalnızım veya etrafım insanlarla dolu. Konuşuyorum yahut sesimi duymayanların sitemi... Kimim ben? Bu kimin umurunda? Kendimi bulamıyorum milyarlarca insan arasında. Kendime yabancıyım. Kendi kendimin yalnızıyım. Denizi bırakıp evime geldim. Dışarısı soğukmuş bunu evin yüzüme çarpan sıcaklığıyla fark ettim. Montumu çıkardım fırlattım odama. Kitledim kapıyı. Dertlerimle baş başa düşünmeliydim bir müddet daha. Yatağıma oturdum. Bir köşeye savurduğum buruş buruş montuma baktım sonra bir de kapıya. Kitaplığımda okunmamış onlarca kitap gözüme ilişti bir müddet sonra. Saçlarım ıslanmıştı dışarıdaki yağmurdan. Kitaplığa doğru yürüdüm. Onca zamandır bakmadığım kitaplara odaklandım. Herhangi birini aldım. Adını okumak için başımı eğdiğimde gözümden ya da saçlarımdan damlayan damlaları sildim. İnsancıklar'dı elimdeki kitap. Saatlerce okudum. Düşünmeden, bir an olsun kederlenmeden. Bitirmeme çok az kala kapattım kitabı. Cama doğru yürüdüm. Sonra yatağıma oturdum. Sürekli montuma bakıyordum çünkü gitmem gerekiyordu. Saçım hâlâ ıslaktı. Ellerimi saçıma doğru götürdüm. Ondan bana kalan, saçlarıma dokunuşuydu. Başımı ellerimin arasına koyup saatlerce ağladım. Bir an kafamı kaldırdım. Çalışma masasına doğru yürüdüm. Bir defter aldım. Yazmaya başladım. Üstünü karaladım. Kitaba doğru yürüdüm ve onu okumaya başladım. Bir anda elimden fırlattım. Ne yapmam gerektiği hakkında bir fikrim yoktu. O odada sıkışmıştım. Yaptığım her eylem bir süre sonra sıkıcı olmaya başlıyordu. Yazı yazmaya oturup, kitap okuyordum. Kitap okumak için oturduğumda uyuyordum. Uyumak dışında eylemlerim olmamaya başladı. İnsanlardan uzaklaştım. Dinime yaklaştım. Ayağa kalktığımda yürüyecek halim kalmamıştı artık. Zor da olsa kendi cehennemimden çıktım. Çıktım çünkü sıkıldım. Kelimeler, kelimeler... Konuşmalardan bıkmıştım. Neden konuşup duruyordum. İnsanlara yakınlaştım. Dinimden uzaklaştım. Orta yolda olmadım. Arayış içerisine girdim. Kaybettiklerimden ders almadım. Tekrar dünyaya gelsem gene aynı şeyleri yapardım. Ne komik ama. Kazanmaktan korktum. Sıkılmalarım devam etti. Karar veremiyor olmak peşimi bırakmıyordu. Bir gün gerçekten uyandığımızda, günah üzerine kurulu bir hayatı mı yaşamış olacaktım. Söz verdim kendime. Karamsar olma. Gül. Hayatını mahvetme artık. Kalbine bak.
Uzun lafın kısası sevgili dostum, tüm bu duygular güçsüzleştirirken beni; yazı yazmak ayakta tutuyor.

Yorumlar
Yorum Gönder