2000'li Olmak Benim Suçum Değil
Kış ayının soğuk bir gününde doğmuşum. O zamanlar dememe gerek yok sanırım. Zira dedelerimizin, ninelerimizin baş ucuna oturtup, anlattığı o çocukluk hikayelerine sadece kendisi tanıklık etti. Benim doğduğum zamanlara sizler tanıklık etmekle kalmayıp, yeni yüzyıla umutlarla, dualarla ve büyük coşku ile girdiniz. O sıralar annemin karnına vurmakla meşguldüm. Yeni yıldan yirmi dört gün kadar sonra Eyüp Devlet Hastanesi'nde ilk defa ağladım.
Sözgelimi, babam büyük bir aileye sahipti. Öyle ki kardeşleri ile dört tane halı saha takımı kurar kendi arasında turnuva yapabilirdi. Benim bir ablam vardı. Kuzenlerimle aynı yerde yaşamıyordum. Yaşasaydım ve içimizden herhangi birini belediye başkanı adayı gösterdiğimizde bağımsız kazanmak bir yana bütün rakiplerine fark atardı. Sayı vermeyip böyle anlatmamın sebebi benim de tam olarak bilmememden kaynaklı. Ne zaman saymaya kalksak 'Köyden İndim Şehire' replikleri ile yarışır komedi çıkıyor ortaya. Böyle kalabalık bir sülalede 2000 yılında doğmak tek bana nasip oldu. Aile içinde en küçük, akrabalar arasında en küçük, arkadaş çevresinde en küçük olmak kaderimde varmış.
Medresetü'l Cemalî tayfası olarak gene 2000 doğumlu olmak bir ayrıcalığım oluyordu. Aralarında 99'lu olanlar bile 90'ların o güzel müziklerini, mahalle tadını, filmlerini, kasetlere şarkı kaydetme zevkini tatmadan beni milenyum düşmanlığını ile ayırmaktan geri kalmıyorlar. Onlara hak veriyordum. Sokakta oynanan oyunları, atari salonlarında Street Finger, Donkey Gong, Super Mario gibi oyunlar oynamasalar bile bu dostlarım 90'ların, neşeli zamanların çocuklarıydılar.
Bunlar aramızdaki espri kaynağı oluyordu. 90'lardaki bir diziden bahsettiğimiz zaman söze 'o zamanlar sen yoktun tabi' cümlesi ekleniyordu. Bu ekipten bazıları ile dört katlı bir binanın en üstünde sabahlarken alt katlardan bir bardak getirmek, bakkala gitmek gerek olduğu zaman yine oklar beni gösteriyordu.
Devlet için de kobay oluyorduk. Liseye geçiş sınavında garip bir sistemi ilk kez bizim üzerimizde denediler. Üniversite sınavlarına hazırlanırken bir gün sistem değişecek dediler ve yine biz milenyumluların senesinde değişti. Artık önümde sınav kalmadı devletin kobayı olmaktan kurtuldum demiştim ki demez olaydım. Bütün dünyayı etkisi altına alan bir mikroskobik canlı yüzünden devletin aldığı önlemler bir bir açıklanıyordu. Bir gün önlemler arasına 1 Ocak 2000 doğumlu ve sonraki doğumlular için sokağa çıkma yasağı geldi. Uzun zamandır sokağa çıkmıyorum. İnanıyorum ki bina kapısı önünde PÖH MIT FBI; bordo bereliler, keskin nişancılar bekliyor. Kapıdan dışarı adım attığım anda beni vuracaklar. Dışarı çıkıp vurulduktan sonra yerde yatarken en yakınımdaki kişinin kulağına yaklaşarak ''2000'li olmak benim suçum değil!'' diye haykıracağım.
Lakin her ne kadar 90'lardaki hayatı yaşamasam da, onlar gibi Cem Karaca şarkıları ile devrimci ruhumu besler, Barış Manço ile sevgi ve saygıyı öğrenir, Düş Sokağı Sakinleri ile hüzünlenirim. Atari salonlarındaki o oyunları bilgisayarıma yükleyip, aynı tadı almayacağımı bilsem de oynarım. 2000'de doğmuş olsa bile 90'ların ruhunu hisseden birisi olarak kabul göremez miyim?

Görmeyi en çok hak edensin diyebiliriz :)
YanıtlaSilestağfurullah
Sil